29 Mayıs 2012 Salı

Uzaklara..



 
Bilmem ki ne zaman ulaşır bu mektup sana,

Biliyorum uzak zamanlarda kaldı mektup yazmak bir başkasına.

Çok düşündüm ne yazsam.

Ne söylenirdi ki kapıdan bakıp gidene,

Bir daha geleceği dahi bilinmeyene..

Gerçek olan suretini bile görememişken ,

Ne diyebilirdim ki sana..


Gitmiştin

suskun

ve

sessiz,

Kelimeler öksüz kalmıştı,

Duygular sahipsiz..



Tutsaklıktı aşk,
           
            sadakatti sevgi,
                           
                             samimiyetti dostluk 

Senin lügatine uyan bunlardan hangisiydi?

Bizimkisi  Anadolu lügatiydi,

Sahi senin lügatin neydi?

Jakoben sözlüklerinden fersah fersah uzak,

Tv de ki devrimci aşklarının yanından dahi geçmeyen aşklarımız,

O sözlüklere nasıl girebilirdi ki..



Bizimkisi Yılmaz Erdoğan’ın sevebilme ihtimaliydi,

İhtimali dahi bize yeterdi.

“Ben seni alamam ah Holofira…

Bilirsin kavuşmak yok İslamlıkta 

Kavuşan kısmı ancak gavurdur”  

Diyen şaire uydurmuştuk kendimizi.

Belki tesellimizdi,

Ama bir kılıftı işte,

Umutsuz aşklara, bizimkisi..




Amatör sevdalılar kulübüydük, 

Fiyakalı olmuyordu haykırışlarımız..

Sloganlarımız dahi çakmaydı :

“Dün dünde kaldı cancağızım,

Bugün yeni insanlara aşık olmak lazım”




Sessizdik, belki aşklarımız kadar,

Suskunduk, hani yazılarımızdaki o harfler kadar..

“Bir kulunu çok sevdim…” 

Diye başlayan şarkılar  kadar doluyduk.

Fakat konuşamıyorduk..

Şairin suçladığı kelimeler miydi kifayetsiz olan,

Yoksa bizler miydik konuşamayan?

Aslında suç ne şairin kelimelerinde, ne bizdeydi,

Suç devrin kifayetsizliğindeydi..




Lakin konuşamasak da yazdık,

Kimi zaman not defterine,

Kimi zaman bilgisayarın bir köşesine.

Elbet yazdıklarımız da pek okkalı şeyler değildi.

Tam anlatamazdı bizi.

Lakin yazmasak da yerdi içimizi..


Senden sonra her hikaye yarım, her şiir eksikti.

Biz gibi, her şey gibi, herkes gibi.

Ve biliyorum bu da yarım kalacak,

Bundan sonrakiler  gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder