Islak, boğuk bir Kayseri sabahı.Yağmurun yağacağım ama yağmayabilirim de gibisinden hafif hafif çiselemesi .İnsanların acaba yağar mı!! Montumu mu giysem yoksa şemsiyeyi mi alsam gibisinden tedirginlikleri..Bense günümün yarısını uykuya vermiş, uyku mahmuru, salaş, uzun süredir aç duran midenin kusuru olan ağız kokusuyla, apartmanın 12.katında bulunan dairenin penceresinden Kayseri’ye bakan serkeş..Uzun süredir tekrar edilen şeylerin insanlara verdiği bıkkınlık hissi her yaptığım yada yapmaya çalıştığım uğraşta kendini gösteriyor..Ve bu Kayseri sabahı tüm bunları biraz daha tetikliyor..Yataktan kalkmalı mıyım yada günümün diğer yarısını da bu yatağa gömmeli miyim?Zor bir tercih.
Bugün Salı..Salı nın bu bu okul döneminde benim için ayrı bir yeri var.Niye mi?Çünkü bugün dersim yok ve hafta içi dersin olmadığı yada olup da dersi asmanın insanın içinde (kimisinde çok derinlerde de olsa) vicdan azabı bırakmadığı bir gün.Ama bugünden başladı yarının tedirginliği..Yarın ne mi var..Yarın Yusuf Ş. var.Behzat Ç. gibi bir şey değil bu yanlış anlamayın.Aslında bana kalsa şöyle değiştirirdim.Yusuf ...Ç.Bana takmış bir hoca.Aslında önceleri ben ona takardım ama artık o bana takıyo..Elim sende oyunu gibi bir şey yani anlayacağınız. Üniversitede aslında bunlar normal şeyler ama bizim üniversite normal değil ki normal olan şeyleri normalmiş gibi karşılayalım.Neyse bu konu başka zamana.Zaten konunun yarısını sabah ( yani okul olmayan günlerde sabah ama okulun olduğu günlerde öğlen olan zaman dilimi) diğer yarısını da gece yazmamdan dolayı konuyu uzatacak mecalim kalmadı.
Tüm bu düşüncelerle gece saatin 00:37 olduğunu görmek insana müthiş bir moral bozukluğu bırakıyor ayrıca.Koskoca günün hiçbir kayda değer düşünceden ve eylemden benim adıma yoksunluğu..Ne kadar acı, ne feci elem..Ama bu elemi dindirecek tek teselli: Merhaba, tanıştığımıza memnun oldum Blog’um.. :)